Okul öncesi dönemi, çocukların ilkokul hayatına temel oluşturması için hem önemli bir gözlem alanı hem de önemli bir destek alanıdır. 3-6 yaş aralığında çocukların yaş özelliklerine göre gelişim alanlarını takip ederek onların hangi alanlarda desteğe ihtiyaç duyduğunu anlamayı, hangi alanlarda daha rahat hissettiğini ve bu yeteneklerini parlatmayı hedefleriz. Bir çocuğun ilkokula hazır olduğunu söylememiz için çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminin belirli bir düzeye gelmesi gerekir. İlkokulda çocuklar artık daha bireysel hareket etmek durumundadırlar. Öz bakımlarını kendileri yaparlar; duygularını ifade ederek problemlerle başa çıkmaya başlarlar. Biraz daha bireysel becerilerin öne çıktığı bir döneme adım atmış olurlar. Bunun dışında tabii ki, kalemi kavrayarak yazabilecek ince motor becerilerinin gelişmiş olması, dikkat süresinin belli bir seviyede olması, yönergeleri dinleyip uygulayabilmeleri, grup etkinliklerinde sırasını bekleyebilmeleri, okuma yazmadan önce konuşma ve dinleme becerilerinin de gelişmiş olması oldukça önemlidir. Özellikle ailelerin en çok zorlandığı konu ara yaşlardır ve bu durum bir sene erken mi geç mi verelim, hangisi çocuğum için doğru olur gibi soruları da beraberinde getirir. Bu noktada çocuğun okulöncesi sınıfındaki durumu gözden geçirilmeli, öğretmenleri ile konuşulmalı, gerekirse okul olgunluğu ölçeği uygulanmalıdır.
Beyin gelişimi nedeni ile okula başlama yaşı 72 ay olarak belirlenebilir. 69 aydan önce çocukların ilkokula başlaması tavsiye edilmemektedir. 69-72 ay arası çocuklarda karar aşamasında bilişsel gelişim, motor beceri gelişimi ve duygusal gelişimi iyi değerlendirilmeli ve bu değerlendirme sonucunda karar verilmelidir. Fiziksel, zihinsel, nörolojik ve ruhsal gelişim olarak hazır olmayan bir çocuğu okula başlatmak, onu kazanamayacağı bir yarışa geriden sokmak ve okul yaşamının en başından başarısızlığa mahkum ekmek demektir. Aileler hırs ve beklentilerini bir kenara bıraktığında ve çocuğun doğru zamanda okula gitmesini sağladığında hem iyi bir eğitim almasına hem de mutlu bir çocuk olmasına olanak sağlamış olurlar.
Çocuğunuzun gideceği okulu seçerken çocuğun yapısı, özellikleri, yetenekleri göz önüne alınmalıdır. Anne baba olarak okuldan beklentilerinizi gözden geçirmeniz ve belli kararlar vermeniz gerekebilir. Bu süreç her yeni şeye başlamak gibi beraberinde bir değişimi getireceği için stres verici bir süreçtir. Ailelerin okullarla ilgili kaygıları olması, çocuklarına en iyisini sunmak istemeleri oldukça doğaldır. Ancak, bazen bu durumu çok fazla düşünme ve çokça okul gezmek, her bir detaya takılmak, olumsuzlukları ön planda tutmak aile için de çocuk için de bu süreci daha da zorlayıcı kılabilmektedir. Bu nedenle bu dönemde de her karar aşamasında olması gerektiği gibi sakin olabilmek için çaba sarf etmek ve seçeneklerinizi gözden geçirip, beklentilerinizi gözden geçirmenizde fayda vardır. Okulların eğitim yaklaşımları ve sistemleri birbirlerinden farklı olabilmekte, bunları değerlendirirken kendi beklentilerinizi de göz önünde bulundurmalı ancak önceliği çocuğunuzun ihtiyaçlarını gözeterek saptamanız oldukça önemlidir. Bazı çocukların öğretim olarak yoğun olan okullara gönderilmesi gelişimlerini olumlu etkilerken, bazılarında tersi olabilir. Tüm bunları ötesinde, okulun çocuk odaklı olması, öğrencilerini tanıması, anlayabilmesi, bireysel ihtiyaçları gözetmesi ve destekleyebiliyor olması, öğretmenlerin öğrencilere şefkatle yaklaşması ama aynı zamanda sınırlarının da belli olması, öğretmenlerin kararlı, tutarlı ve güvenilir olmaları göz önünde bulundurulmalıdır.
Rehberlik hizmetlerine önem veren, sadece sorunu olanları değil, tüm çocukları yakından takip edecek, eğitim ve öğretimlerini etkileyecek riskleri belirleyip, sorun çıkmadan tedbir alan bir okul seçmek çocuğunuzu rahatlıkla takip edebilme açısından faydalı olacaktır. Her konuda iş birliği yapabileceğiniz, iletişime açık bir okul seçmek hem sizin rahat hissetmenize hem de çocuğunuzun da güvende hissetmesine olanak sağlayacaktır.
Klnk. Psk. Damla Ekmekçibaşı