Pandemi Döneminde Çocuklarla Nasıl Temasta Kalacağız?

Pandemi sürecinde korku, endişe, üzüntü gibi birçok duyguyu bir arada yaşadık. Sosyal ve duygusal becerilerimiz ne kadar kuvvetliyse, daha önceki dönemlerde zorluklarla baş etme becerimiz ne kadar işlevselse bu dönemi bir nebze de olsa daha iyi yönetmiş olabiliriz. Ancak, her ne kadar uğraşsak da, güçlü taraflarımızı devreye soksak da yaşamımızı tehdit eden, belirsizlik hissini her an yaşatan bir virüsle duygusal anlamda baş etmek hiç de kolay değildi. Çocukların kendilerini güvende hissetmesi için önce ebeveyn olarak kendi duygularınızla yüzleşmeye ve nasıl baş edebileceğinizi anlamaya çalıştınız. Belli bir düzene iyi veya kötü alıştınız. Bu süreçte oldukça yoruldunuz.

Şimdi okullar açılıyor ve çocuklar bu yeni dönemde okullu olmanın yeni kuralları ile karşılaşıyorlar. Okul öncesinde temas özellikle duyguları regüle etme noktasında çokça kullandığımız bir araçtır. Bağ kurmak, yoğun duyguları hafifletmek, ilişki kurmak için bol bol temasa ihtiyaç duyarız. Pandemi ile birlikte tabii ki bunları da gözden geçirmek ve revize etmemiz gerekti. Çocuk ve öğretmen arasındaki o görünmez bağı devam ettirmek için yeni yollar bulmaya çalıştık. Hem öğretmenlerle öğrencilerin bağını koruyacak hem de sağlığı korumak adına fiziksel mesafeyi sağlayacak bir sistem bulmak oldukça önemli bir hale geldi. Temas deyince akla ilk dokunmak geliyor değil mi? Bir insanın bir insana dokunmadan temas etmesi mümkün değil mi dersiniz?  Tabii ki mümkün. Bunun en önemli örneklerinden biri psikoterapi. Kişiyle güven ilişkisi kurma, empati kurma, etkin dinleme, duygularını anlama ve yansıtma gibi yöntemlerle kişi ile bağ kurulur ve kişinin ruhuna temas edilir. Çocuklarda da bu teması onların duygularına dokunarak, onları dinleyip anlamaya çalışarak, bazen de çok kısa kolunun arkasında küçük bir sıvazlama hareketi ile sağlamak mümkün.

Öğretmenler çocuklara günün başında “Nasılsın?” Bugün kendini nasıl hissediyorsun?” diye sorarak, samimi bir gülümseme ya da oyuncu bir bakışla bu bağı kurabilir, fiziksel mesafelerin arasını duygusal yakınlıkla doldurabilirler. Sosyal mesafe kuralları okulda tam da “sosyal” olarak adlandırdığımız mesafe değil de fiziksel mesafeye eş değer olarak kullanılıyor. Bunun üzerinde durmamızın nedeni sosyal ilişkilerin çocukların gelişiminde önemli bir rol oynaması.  Öğretmen bu kısmı yönetme kısmında yetkin olabilir ya da kısa bir sürede bu duruma adapte olabilir. Peki ya çocuklar? İşte bu noktada sosyal ve duygusal öğrenme devreye giriyor. Okul öncesi öğrencilerinin temelde de en önemli kaynaklarından biri olan sosyal duygusal beceriler tam da bu nedenden dolayı daha da önemli bir konuma gelmiş bulunmakta.

Bu değişim sürecinde okullarda bu alanı desteklemek için önleme programlarını devreye sokmak çocukların da duyguları hakkında farkındalık sahibi olmalarına olanak sağlayacaktır.  Kendindeki duygunun farkında olan çocuğun onunla nasıl baş edeceğini ya da o duyguyla nasıl kalabileceğini öğrenmesi de süreci daha iyi yönetmesine yardımcı olabilmektedir.

Yapılan çalışmalara göre bu alanda yapılan önleme çalışmalarının çocukların hangi becerileri kazanması gerektiği konusunda bizlere yol göstermektedir.

Duygusal Beceriler

  • Duyguları tanıyıp adlandırmak
  • Duyguları ifade etmek
  • Duyguların şiddetini değerlendirmek
  • Duyguları idare etmek
  • Doyumu ertelemek
  • Stresi azaltmak
  • Duygular ve eylem arasındaki farkı bilmek

Bilişsel Beceriler

  • Kendi kendisiyle konuşmak (zorlanma noktasında iç diyalog sürdürmek)
  • Sosyal işaretleri okumak ve yorumlamak
  • Sorun çözme ve karar verme aşamalarını kullanmak (örn: dürtü kontrolü, hedef belirleme, sonuçları sezinleme vb.)
  • Diğerlerinin bakış açılarını anlamak
  • Davranış normlarını anlamak (kabul edilebilir/ edilemez davranışlar)
  • Hayata karşı olumlu tavır
  • Özbilinç (örn: kendi hakkında gerçekçi beklentiler geliştirmek)

Davranışsal Beceriler

  • Sözsüz; göz teması, yüz ifadesi, ses tonu, el kol hareketleri ve benzeri yollardan iletişim kurmak
  • Sözel; açıkça anlaşılır taleplerde bulunmak, olumsuz etkilere direnmek, başkalarını dinlemek, başkalarına yardımcı olmak, olumlu akran grupları içinde yer almak vb.

İçinde bulunduğumuz şu günlerde, bahsettiğimiz duygusal, bilişsel ve davranışsal becerileri kazandırmanın çocukların hayatında ne kadar önemli bir rol oynadığını tekrardan düşünür olduk. Bazı olumsuz yaşam olayları her ne kadar stres faktörü olsa da aynı zamanda kendimizi geliştirmek ve yenilemek için bir fırsat haline gelebiliyor. Umarım bu dönemin içinden çocuklarla beraber güçlenerek çıkacağız. 🙂

Klinik Psikolog Damla Ekmekçibaşı